Vücuda zeytinyağı sürme âdeti yüzyıllar boyunca bir Doğu geleneği olarak sürmüştür. Mısır’da ölüm ayinlerinde hem ölü bedenin yağla ovulması hem de zeytin çelenklerinden yapılmış kolyenin takılması gerekliydi
Homer’in hem İlyada‘sında, hem de Odyssea‘sında kokulu yağların kullanımını çeşitli bölümlerde görürüz. Patroklos’un naaşı yıkandıktan sonra yağla ovulur. Zeus’u baştan çıkartmak isteyen Hera, vücudunu tanrısal zeytinyağı ile ovar.
Yaşlı Plinius’a göre insan vücuduna en iyi gelen en iyi sıvı zeytinyağıdır. “Zeytin ağacının yağı insanı tazeler. Zeytinyağının doğal özellikleri vücuda ısı sağlar, soğuğa karşı korur, başınız sıcaklığında serinlik verir.”
Yüzyıldan fazla yaşayan Abredalı Demokritos bedenimizi zeytinyağı ile yuğarak (ovalayarak) uzun yaşamanın mümkün olduğunu söylemiştir.
Augustus yüz yaşındaki Pollio Romulus’a “nasıl dinç kaldığını” sorar. Romulus “Bedenimi zeytinyağı ile ovalıyorum.” der.
Tevrat’ta zeytinyağının nasıl kullanılacağı ayrıntılı olarak anlatan birçok bölüm vardır. Hezekiel‘de “… Seni yıkadım, üzerindeki kanı temizledim, derine zeytinyağı sürdüm” denilmektedir. Luka İncili’nde de İsa şöyle der: “Sen başıma zeytinyağı sürmedin ama bu kadın ayaklarıma hoş kokulu o yağdan sürdü. “Tevrat’ta zeytinyağının adak ve kutsama yağı olarak da ayinlerde nasıl kullanılacağı anlatılır.
Rab, Musa’ya şöyle dedi: “Şu nadide baharatı al, 500 şekel sıvır mür, yarısına kadar yani 250’şer şekel güzel kokulu tarçın ve kamış, 500 kutsal yerin şekeli hıyarşembe, bir hin zeytinyağı. Bunlardan ıtriyatçı ustalığı ile güzel kokulu kutsal mesh yağı yap. Ona kutsal mesh yağı denecek. Buluşma Çadırı’nı, Levha Sandığı’nı, masa takımlarını, kandil takımlarını, buhur sunağını, yakmalık sunu sunağı ile bütün takılarını, kazanı ve kazan ayaklarını hep bu yağla mesh et. Onları kutsal kıl ki kutsal olsunlar. Onlara değen her şey kutsal sayılacaktır. (500 yerin kutsal şekeli: Yaklaşık 5 KG, bir hin: Yaklaşık 3,6 Litre)
Eski Ahit’in 2. Krallar Kitabı’nda yer alam bir bölüm Hıristiyanlarca İsa’nın gelişinin haberi olarak değerlendirilir: “Zeytinyağını başına dök ve ona Rab şöyle diyor de: Seni İsrail Kralı olarak meshettim.
Hıristiyanlık’ta İsa’ya atfedilen Mesih sıfatı “mesh etmek”ten, yani “zeytinyağı ile ovulmaktan” geliyor. Mesih yağ ile ovulmuş anlamında, İsa’nın seçilmişliğini belirtmek için sıfat olarak kullanılmıştır. Zeytin pek çok yerde İsa’nın fiziken olmasa da ruhen meshedilmesini hatırlatan bir mecaz olarak da kullanılır. Yağlama büyün Hıristiyan bölgelerine yayılan bir gelenek olmuştur. Krallar, rahipler, kurban taşları, ayin nesneleri, kutsal olan binalar, hastalar, evlenecek çiftler, yeni doğanlar ve ölüler yağlanarak takdis edilirdi.
Takdis edilmiş güzel kokulu zeytinyağı, Musevi Filistini’nde, Yakın Doğu’da, Yunanistan’da ve ilk Hıristiyan dönemi Anadolu’da çok önemli rol oynamıştır. Rum Ortodoks inanışında ve geleneklerinde “Kutsal Miron” adıyla bilinen ve her on senede bir Patrikhane’de dini bir formüle göre hazırlanıp dünyadaki bütün Ortodoks kilise ve merkezlere yollanan takdis yağının da ana maddesini zeytinyağı teşkil etmektedir. Kutsal Miron’un vaftiz törenlerinde kullanılması geleneği İS. 2. yüzyılda başlar ve 14. yüzyıldan itibaren Ortodoks Rum Patrikhanesi tarafından hazırlanıp takdis edilir. Kutsal Miron’un hazırlanması için “Mirepsoslar Kurulu” denilen seçilmiş kişiler gözetiminde kalaylı bakır kazanlarda zeytinyağı 50 değişik baharatla ve özel olarak damıtılmış esanslarla birlikte üç gün boyunca kaynatılır, Paskalya’dan önceki Perşembe günü yapılan takdis töreninin ardından her türlü tehlikeye karşı özel odalarda saklanır ve dünyanın dört bir tarafındaki Ortodoks kiliselerine dağıtılır.
Anadolu’da erken Hıristiyanlığa dayanan bir başka dini tören daha vardı. Ölen ermişler, içi güzel kokulu zeytinyağı ile dolu taş lahitlere gömülürlerdi. Bu yağın tedavi edici olduğu düşünülürdü ve bu nedenle süslü lahitlerde aralıklar bırakılırdı. Bu aralıklardan zeytinyağı akıtılır, gerektikçe yeniden doldurulurdu. Noel Baba olarak bilinen Aziz Nikolas da Antalya, Myra’da (bugünkü Demre) böyle lahite gömülmüştür.
İnsanoğluna zeytin ağacını hediye eden bilgelik Tanrıçası Athena onuruna yapılan Panathiakos oyunlarında da ödül olarak zeytinyağı dolu amforalar verilirdi. Kazanan atletlere büyük, gösterişli amforalarda sunulan zeytinyağı küçümsenemeyecek miktardaydı. Örneğin, araba yarışlarında birinci gelenin ödülü 140 amfora idi ki bu yaklaşık 5 ton zeytinyağı ederdi. Oyunlarda yaklaşık 66-72 ton zeytinyağı ihtiva eden 1840-2000 civarı amfora dağıtılırdı. Kazanan atletler, ödül olarak zeytinyağının bir miktarını kendileri kullanırlar, bir kısmını da tapınaklarda Tanrılara şükran ifadesi olarak bırakırlardı. Geri kalan, bu son derece önemli ve kutsal sayılan zeytinyağı dolu amforalar uzak ülkelere satılır, atletlere büyük bir maddi kazanç sağlardı. Antik Olimpiyatlardan önce atletlerin vücudu yağla ovulurdu ve oyunlar sona erdikten sonra atletlerin vücudunda biriken yağ, toz ve ter karşımı strigil denen özel kaşağılarla toplanıp oyuncuların hayranlarına satılıyordu. (Strigil: Eski Yunan ve Roma kültürlerinde yıkanmadan önce uygulanan kir, ter ve yağı kazıyarak vücudun temizliği için bir araçtır.)
Yüzlerce yıllık bir geçmişi olan Kırkpınar güreşlerinde de vücudun yağla ovulması bu geleneğin bir parçası olsa gerek. Bugün hala birçok yörede düzenlenen yağlı güreşlerde kazanan pehlivanlara ödül olarak zeytinyağı verme geleneği devam ediyor.